25 Temmuz 1961'de İstanbul'da, Altunizade'de doğdum. İnsanın yaşadığı yerler gerek ekonomik, gerekse zorunlu göçler sebebiyle değişmekte. Doğduğunuz, çocukluğunuzu geçirdiğiniz yerleri zaman içinde terk etmek zorunda kalıyorsunuz. Ancak ben şu ana kadar hep aynı semtte ve hatta aynı evde yaşama olanağı bulabildim. Altunizade'de bir dönümlük bir arazi üzerinde iki katlı bir evimiz vardı. Bütün çocukluğum bu evde geçti. Alt katta halam, eniştem ve onların iki çocuğu, üst katta da ben, annem, babam ve babaannem Piraye birlikte yaşardık. Ben tek çocuktum. Ancak halamın çocukları Nurhayat ile Mehmet Ali, ağabeyim ve ablam gibiydiler. Hâlâ da öyleler. M. Ali benden iki yaş büyüktü. Dolayısıyla günler hep onun peşinde koşmak ve onu taklit etmekle geçerdi. Ailemiz oldukça kalabalıktı. Teyzeler, ablalar, büyükteyzeler, evin içinde hep bir hareket, hep bir kalabalık vardı. Çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan bu kalabalık aile yapısı aslında bizim gelişmemizde olumlu etkiler sağlamıştır. Babam ve annem iyi birer eğitimciydiler. Babam hem edebiyat alanında yeni gençlerin yetişmesine destek olur, hem de Altınyurt'ta antrenörlük yaparak gençlerin spor alanında gelişmelerini sağlamaya çalışırdı. Annem ise zaten bir edebiyat öğretmeni olarak meslekten eğitimciydi. Babaannem Piraye ise ailenin baş eğitimcisiydi. Annem ve babam çalıştığı için okul öncesi dönemim hep onunla geçti. Her konuda bilgi sahibi ve öğretici bir insandı. Sofrada çatal bıçak kullanmaktan, insanlarla nasıl geçinmek gerektiğinden tutun da, bahçede domates yetiştirmeye, tavukları kuluçkaya yatırıp civciv çıkartmaya kadar her şeyi onunla yaşadım ve öğrendim. Mahallemizde fazla ev yoktu. Her yan boş arsalar, ağaçlıklar, korularla doluydu. Çocukluğum ağaç tepelerinde, top peşinde, en önemli aracım terezin üzerinde geçti. Küçüklükte mahalle arkadaşlarım yıllar sonra hepsi birer voleybolcu olan Dünya Baltacıoğlu, Tansı Yıldırımer, Can Çavuşoğlu, Mehmet ve Ünsal Çakmak, Mehmet Ali Ağabeyim ve Nurhayat Ablamdı. Yıllar ilerledikçe mahallede ev sayısı arttı, arkadaşlar çoğaldı. Bu mahalle düzeni içinde gençlerin hem kültürel faaliyetler ve hem de spor yaptıkları bir kulüp vardı: Altınyurt Spor Kulübü. Bu kulüp 1935 senesinde mahallenin büyüklerinin ve gençlerinin çabalarıyla tiyatro çalışmaları yapmak ve futbol oynamak amacıyla Altunizade meydanındaki boş bir kepekçi dükkânında kurulmuş, 1937'de kapanmıştı. . 1959 yılında şimdi bulunduğu alan üzerinde yeniden kuruldu. Kültürel etkinlikler gene ön plandaydı. Biz de çocukluk dönemimizde bu kültürel etkinliklerin içinde yer aldık. Özellikle tiyatro kolunun birkaç çocuk oyununda çok zevkli çalışmalar yaptığımızı hatırlıyorum. Sinema, tiyatro, sanat günleri, ramazan eğlenceleri bizim son dönemine yetiştiğimiz önemli çalışmalardı. Kulüpte önceleri ağırlıklı spor futboldu. Daha sonra Voleybol, Basketbol, Eskrim, Atletizm ve Masa Tenisi dallarında federe olundu. 1970'lerin ikinci yarısında antrenör Mehmet Bengü ile voleybolda büyük bir çıkış yaşayan Altınyurt, uzun yıllar Deplasmanlı Lig'de amatörce mücadele etti. Voleybola çok sayıda genç yetenek kazandırdı. Yetiştirdiği oyuncuların bir bölümü milli takımlarda ülkemizi temsil ettiler. Bir kulübün yaşamım üzerinde bu kadar etkili ve yönlendirici olacağını o zamanlar bilemezdim. Mahallede disiplinsiz bir düzenle her türlü sporu yapıyorduk. Kulüp daha çok disiplinli bir okul gibiydi bizim için. Bu okulda 6-7 yaşlarından itibaren daha sık bulunmaya başladık. Basketbol, voleybol, eskrim antrenmanlarını izler, fırsat buldukça kenarda top oynardık.
1432